Friday, May 14, 2010

Olmadı Yar....

Çarşamba günlerinden nefret ederim.Semt pazarı o gün kurulurdu Sarıyer'de.Torba taşıma işine 8 yaşında başladım.Şimdi hatırlamıyorum, öğlenci miydim, sabahçı mı ama her çarşamba günü valideyle pazardaydım.İlk dönemler işe alışayım diye maydonoz, dereotu falan taşıttı.Baktı ki boyum uzuyor, kollar genişledi; Verdi elime patates torbalarını, soğanları.Sanki çok önemli bir görevimiz varmış gibi önce ananemin evinde buluşurduk.Plan yapardık."Ben önce patatesçi Akif' e uğrarım Sevil, Vogueman senle gelsin, ona ver torbaları.Sonra benim yanıma gönder, maydonozcu Arif'e.O esnada ananem diyaloğa katılır."Şakir' in geçen hafta verdiği şeftaliyi beğenmedim ben, çok yumuşaktı." Ben bu konuşmaları dinlerken kafamdan koordinatlar çizerdim.Arif' ten Şakire, Şakir' den Akif'e en kestirme nerden giderim diye.

Misyonum belliydi.Anane, teyzenin yanına yanaşır, torbaları alır, yeni güzergahıma dogru devam ederdim.Artık öyle sapıtmıştık ki arada eve aktarmalı seferler düzenliyordum.Ananemin evi merkez karargahtı.Çük kadar girişe torbaları yığar, yeni görevlere yelken açardım.O zamanlar cep telefonu falan yok tabi, pusulayla yolumu buluyorum."2:45' de güney cephesindeki Karpuzcu Kamuran' ın tezgahında olman lazım" diyerek tribe giriyordum.

Görsel hafızamı da torba taşımaya borçluyum.Her pazar dönüşü "Bu torba benim mi?, Bu soğanlar bizim mi yoksa teyzenin mi?" gibi sorulara maruz kaldım.
Yaş ilerledikçe gözüm açılmıştı."Anne Çüş! 6 kilo patates mi alınır? Senelerdir hasretiz ya şeftaliye, 3 kilo yetmez 5 kilo al" sorularıyla defansa geçtim.

Olmadı bebek olmadı..Ne dediysem kurtulamadım..Hayatımın 14 senesi torba taşıyarak geçti.."Ulan beni doğuracağına kendine hammal tutsaydın" dahi dedim.."Al bu 8 kilo soğanı, git ananenin torbalarına yardım et" dedi...

Sunday, May 9, 2010

Monte Kıristo Kontu

Edmınt iyiydi ama çevresi kötüydü....
Edmınt Dantes Kilyos sahillerinde kaçak kum çeken bir gemide yancı kaptandır.Mersedes adında taş memeli, kutu götlü bir manitası vardır.Geminin sahibi olan kalantor armatörün oğlu da Edmınt' ın ekürisidir.Günlerden birgün bunlar Gümüşdere Plajı açıklarında kum çekerken gemiyi sahil güvenlik basar.Bütün tayfa sahil güvenliğe "Abi bokunu yiyeyim" ayağı çekerken; Sahil Güvenlik Komutanı Edmıntın yanına yaklaşarak "Al bu 50 tl' yi, Yengen Cenıfır' a götür, kendisi Edirnekapı' da tuhafiyeci.Papaz oldugumuz için konuşmuyoruz, parayı elden versem kabul etmiyor" der.Edmınt da "hay hay komutanım, götürmeyen Edmıntın sülalesini sikeyim" der.
Komutan gemiyi serbest bırakır.Edmınt Aksaray' a ayak basınca anında bir dolmuşa atlayıp Edirnekapı' ya geçer.Yengenin dükkanı bulup "Bacım bunu enişte gönderdi" der.O anda dükkanı jandarma basar.Edmınt malı; Elinde tuttuğu seri numarası alınmış 50 tl ile rüşvete teşvik suçundan tutuklanıp Pendik açıklarındaki Şato Biryan hapishanesine konur.Şato Biryan' da (affedersiniz) Edmınt' ın amına koyarlar.Neyse 4 sene sonra yan koğuşta yatan İmam Haksıbıl' la tanışır.Nasıl tanışır ayrı konu...İmam buna der ki " Edmınt' ım elimde pırıl pırıl bir hazine haritası var, atarsan abine bi 20 tl, harita senindir.Sana kanım ısındı...Başkası istese 100' den kapı açıyorum." Edmınt hapise girmeden önce götüne soktuğu 20 tl' yi çıkararak Haksıbıl' a verir.Sonra Haksıbıl ölür.Cenaze namazında yanda saf tutan gardiyandan "Abi bi çağrı atıcam" bahanesiyle cep telefonunu alır.Bebek Deniz Taxide çalışan bacanağını arar.Bacanak: " Reina' ya götürmeye grup aldım, anca 2 saate gelirim" der.Edmınt da "yakışmadı sana " der telefonu kapatır.Sonra bir şekilde hapishaneden kaçıp Bostancı' ya yüzer.Sahile çıkınca yarıma kokoreçini yerken düşünür.Deli hırslanır.Sonra bir taksiye atlayıp "birader gündüz açar mısın" der.Yol uzun, içerden yeni çıktım gibisinden vitrin yapar.Taksici delikanlıdır."Kuruçeşme' ye ne yazar" gibisinden sorar Edmınt.
Abi yazsa yazsa 38 tl yazar" der taksici..

Monte Kıristo Kontu 2

Bağdat caddesi kalabalıktır bu gece, arkadan Kozyatağı' na kaçalım, oradan otobana bağlanırız der Edmınt.Bostancı sahilde ilerlerken aniden önlerine bir dolmuş kırar.Ani bir fren sonucu korna selektör vasıtasıyla şoföre ana avrat küfür eden taksici; Dolmuşçunun elde levyeyle aşağıya inmesi sonucu şok olur.Koltuk altına sakladığı hakyemezi çıkarana kadar açık camdan levyeyi kafasına yemesi bir olur.Edmınt Şato Biryan' dayken kendi kendine karate öğrenmiştir.İmam Haksıbıl da eski yağlı güreş şampiyonudur.Karatesini pekiştirsin diye Edmınt' a 3 sene boyunca yağlı güreşin felsefesini, göte nasıl el sokulması gerektiği gibi ince konuları öğretmiştir.Taksicinin levyeyi yemesini yediremeyen Edmınt arabadan iner."Biz bu saçı sakalı değirmende mi ağarttık lan? Adamın amcığı" diye bağırarak dolmuş şoförüne tekme tokat girer."Bu levyeyi götüne sokardım ama sana değil levyeye acırım" diyerek son noktayı koyar.O sırada kendine gelen taksici Edmınt' ın elini öper.
"Abi bundan sonra senin adamınım, domal de domalayım" der.Edmınt da "canın sagolsun, isim neydi birader diye sorar?"
Adım Zeki abi, tanıştığıma memnun oldum" cevabını aldıktan sonra, "bundan böyle senin adın Zatara, Zeki' cim.Delikanlı bir çocuga benziyorsun" der.Yolda taksi senin mi, yoksa plaka kiralık mı?Senin işin de zor be Zatara' cım, elin sarhoşu var, ibnesi var gibisinden geyik çevirerek Kuruçeşme' ye gelirler.Edmınt "çok acıktım lan Zatara, şu seyyarda 2' şer dürüm yiyelim mi?" der.Hafız bana çift kaşarlı antrikot yap, bi de ayran ver demesiyle birlikte mangalın başındakinin eski patronu, armatör Mistır Morrel olduğunu farkeder.Kendini bozmaz Edmınt.Mistır Morrel etleri pişirirken "baba ben buranın çocuguyum, karı sevdasına 12 sene evvel Amsterdam' a taşındım.Bi aralar burada Mersedes diye bir kız vardı, ne oldu ona" diye sorar.Mistır Morrel de "Benim yancı kaptanlarımdan Edmınt' ın manitasıydı, Edmınt hapise girince o da kerhaneye düştü" der.Edmınt "Muamelesi iyi mi bari?" gibisinden sormak ister ama içine atar.Müdür viziteye ne yazıyor acaba?Ergen döneminde onu düşünüp 31 çekerdim, hangi kerhane? adres verebilir misin? gibi sorularla Morrelin agzından laf almaya çalışır.Morrel de "ben bizzat gittim, emmeye de geliyor gömmeye de ama 1 sene evvel Edmınt' ın ekürisi Fernand onu genelevden kurtarıp evinin kadını yaptı" der.Edmınt: Vay amına kodumun tilkisi, demek benim hatunun peşindeymiş diye düşünür.Ha bu arada Morrele de diş biler.Yaşından başından utan lan pezevenk demek gelir içinden ama eline aldığı dürümü görünce siniri geçer.Zatarayı yanına çağırıp, buradan Ayvalığa gitsek kaç para gaz yakar araba der.Zatara öyle bir delikanlıdır ki "abi bende kredi kartı var, temiz 200 tl limitim var, ekstre gelince ortak öderiz, doldurup gideriz" der.Zataranın, İmam Haksıbıldan aldıgı harita Ayvalık açıklarında bir adayı göstermektedir.Feribotla Bandırma' ya geçip, 4 saat sonra Ayvalığa ulaşırlar.Zatara "Abi ben bir tekne ayarlayıp geliyorum" der.Yarım saat sonra kiraladığı deniz bisikletiyle kıyıya yanaşır.Haritadaki koordinatlara göre pedal çevirerek adaya ulaşırlar.Zatara: " Abi yunan deniz sahasına girmiş olmayalım? Sikertmesinler bizi diye telkinde bulunur.Neyse adayı bulurlar.Haritadaki pipi ve taşak çiziminden işte bu pipi, işte bu da taşak, hazine kesin buralarda diye kendilerini avuturlar.Tüpsüz dala dala Zatara' nın kulağına su kaçar ama sonunda hazineyi bulurlar.Zatara çok arsızdır.Deniz bisikletinin arkasını komple çeyrek cumhuriyet altınıyla doldurur.Hazine niye sadece çeyrek altın? Bari yarım veya tam koysalarmış da yükten hafif olsaymış diye dert yanarlar.Kıyıya dönüp altınları Zatara' nın bagaja koyarlar.Deniz bisikletini teslim ederken de sahibine 2 çeyrek altın atmayı esirgemezler.
Edmınt: "5 kasa altınımız var ama cepte 5 tl yok Zatara, bir kuyumcu bulak da biraz bozdurak" der.Ayvalık çarşıdaki kuyumcuya 50 çeyrek altınla giren denyo Zatara, kuyumcunun kıllanmasına neden olur.Abi yeni evlendim, aile kalabalık ama taka taka anca çeyrek taktı ibneler gibisinden olayı bağlar.İstanbul' a döndüklerinde direkt kapalı çarşıya gidip altınların birazını bozdururlar.Edmınt; Kont adama tüplü sarı taksiyle gezmek yakışmaz, hemen bir araba almamız lazım diye düşünür.Mercedes bayisine gidip en hayvanından bir makam arabası alırlar.Plakasını 34 EDM 34 çıkartması için de muameleciye 20 çeyrek altın atarlar.Ertesi gün Nişantaşı' na gidip kendilerine takım elbise, ayakkabı, güneş gözlüğü falan alıp kuaföre geçerler.Kont adama altıgen sakal yakışır diyen Edmınt adeta kendini baştan yarattırır.
Şimdi sıra Fernand ibnesini bulmaya gelmiştir.Mali açıdan Fernand' ı bitirmek için ilk önce bir şirket kurmak gereklidir.Holdingin adı hazırdır.
FSYE (Fernandı Skertmeye Yemin Ettim) Holding

Devam edecek....Belki de etmez lan.

Monday, May 3, 2010

Delirium Tremens 2

Her gece Güllüoğlu' nun sitesine girip su böreklerinin fotograflarına bakıyorum.Ekranı yaladığımı bilirim.Sabaha karşı 4 gibi "Ben çok acıktım Kamil" diye yataktan fırlıyorum.Buzdolabımda herzaman 2 dilim ekmek ve margarin bulundururum.Acıktıkça sürer yerim.2 senedir sadece kanat ve makarnayla beslenmeme
rağmen sex gücümden hiçbirşey kaybetmedim.Her sabah 2 posta attırmazsam işlerim rast gitmez.

Evimde 3 adet televizyon ve 990 kanallı uydu bağlantısı var ama bu zamana kadar hiç açıp izlemedim.Her ay düzenli olarak ödüyorum "Ya birgün izlersem?" diye.
İnternet faturamı hep kesilince öderim.Adamlar da tanıdı artık beni.Nasıl olsa bu denyo ödeyip açtıracak güvencesiyle 1 hafta evvelden kesiyorlar.Olsun o heyecan çok zevkli.Akşam eve gelip kestiklerini görünce adrenalin salgılıyor bünyem.Sabaha kadar Need For Speed oynuyorum.

Alkışlarlayaşıyorum' un 5. yıl kutlama videosundaki tüysüz, parlak danyeli ben sananlar var.Yazıklar olsun.Biz kendimizi sanal alemde deşifre etmeyiz.Dost var, düşman var.

Dün yine babam aradı.Falancanın oğlu Amerika' ya gitmiş, benzincide çalışmış, 3 senede İstanbul' da apartman dikmiş diye.O amın oğlunu bi bulsam apartmanının su borularını götüne sokucam.Ne benzinciymiş arkadaş.Seneler senesi aynı muhabbet.Hangi benzinci lan bu?Bu ibne (veya genel olarak bu hikayelerde adı geçen eleman) torba tutmuyorsa cümle alem annemin halasının kuzenini (hiç sevmem yavşağı) siksin.Nasıl olsa Türkiye' de sıfat hazır.Benzincide çalışıyorum...
Bir de pizzacı çocuk hikayesi var.Arabasıyla pizza dağıtıp ayda 5000 dolar kazanan adam!!! Lan arabanla evlere değil pizza, karı dağıtsan o parayı yapamazsın.

Günde ortalama 5 litre su içip, 2 litre işiyorum.Hiç terlememe rağmen 3 litre acaba
nereye gidiyor diye hep düşünürüm.İşerken sifonu çekmek en büyük zevkim.Çiş renginden karakter tahlili yaparım.Koyu sarı işeyen adamdan korkarım.
2 ay evvel traş sabunum bitmesine rağmen yenisini almadım.Her sabah hart diye bir yerimi kanatmazsam içim rahat etmiyor.Bugün alayım bari diyorum her kanayışında.Akşam olunca da "Amaaan kim sker, dedelerimizin zamanında traş jeli mi
varmış" diye kendimi avutuyorum.
Evde tuvalet kağıdı bittiği zaman Mc Donalds' a gidip peçete çalarım.Bütün ceplerimi doldurup 2 hafta onlarla idare ederim.Çok tutumluyum.

Evim otoban kenarı.Hava sıcak olduğu zaman balkona daltaşak çıkıp sigara içerim.Sağolsunlar bugüne kadar şikayet eden olmadı.
Dışarda kar yagsa dahi evde donla gezerim.Her ay götüme kol gibi fatura girmesine rağmen eyvallah derim.Benim de zevkim bu...

Evimde çöp kutum yok..Almam da...Her boku çöp öğütücüsene (Lavaboda suyun gittiği yer var ya, adı aklıma gelmedi, ne skimse işte) atarım.Geçen hafta yanlışlıkla bira kutusu atmışım.Ev sahibim inandı ama.Ben atmadım başka bir götveren atmış dedim.Sen bu evde 2 senedir yanlız yaşamıyor musun? diye sordu.Hayır dedim.Benjaminle beraber
yaşıyorum...Yaklaşık 3 dakika boyunca bana baktı, sustu, ben de tavana baktım o ara.Sonra gitti.Çok delikanlı adam...


Şizofreni; düşünüş, duyuş ve davranışlarda önemli bozuklukların görüldüğü, hastanın kişiler arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak kendi dünyasında yaşadığı, genellikle gençlik çağında başlayan bir ruhsal hastalıktır.

Vogueman' in Mapus Hayatı

Bu hikayedeki her olay gerçek olup sadece isimler değiştirilmiştir.Aslında isimler de değiştirilmedi ama harbiden gerçek olay lan.
Sene 2010, soguk bir kış günü.Emailimin dılink diye ötmesiyle irkildim.Vatandaşlık ofisi memurları "Sana bir evrak gönderdik ama mekanında bulamadığımız için evrak bize geri geldi, sana zahmet bizi bir arar mısın?" diye rica etmişler.Saat geç oldu dedim kendi kendime, fırına da kanat atmışım.Ertesi gün aradım."Buyur canım" dedim."Vogueman senin vizeyi onayladık, evrağı tekrar gönderiyoruz" dediler.O sevinçle tekelden 2 şişe Şato Biryan marka şampanya çözdüm.Balkonda patlattım.Çok sallamışım, hepsi fışkırdı.Ziyan oldu mübarek.Şampanyanın üstüne 2 posta 31 çekip uyudum.Ertesi sabah beni bir fenerbahçeli aradı (kurumun adını vermiyorum, reklam olmasın, f.b. diye başlar) "Vogueman bizim ofise bir uğrar mısın?" diye sordu."Uğramaz mıyım James' im Bond' um" dedim."Yarım saate ordayım, çayı taze demle" didim.İyi didim hacı.Kapıda karşıladı lavuk beni.Hoşgeldin dedikten sonra kelepçeyi taktı.Senin vize red oldu Vogueman dedi.Bak dedim James!!!Efendi gibi geldik. Mekanına gelen adama kelepçe takmak yakışmaz!!! Ben de emir kuluyum Vogueman, 1200 dolar + ssk + akbil' e çalışıyorum, emir büyük yerden dedi.Kanunun önünde boynum kıldan ince der gibi ama değil gibi bir bakış attım.Beni arka odaya koydular.Aynalı camdan beni izlediklerini sanki bilmiyorum.Açıp skimi salladım.Sonra kapı açıldı."Kontrol ettim tekrar ama maalesef reddedilmiş" dedi."Lan niye bana o kevaşe onaylandı dedi o zaman!!!" diye bagırdım.Tırsar gibi oldular ama tırsmamışlar.Seni mapusa götürcez dediler."Kapalının çocuguyum, Gayrettepe' de az yatmadım, beni bozmaz" dedim.Neyse eller kelepçeli gittik mapushaneye.Dalton kıyafetleri giydirip, 3 metrekarelik bir hücreye koydular beni.Işık yok, yatak yok, klima yok.Klimayı geçtim kalorifer dahi yok.6 saat falan oturdum öyle.Sonra kapıdaki küçük kapak açıldı.Meyve suyuyla ekmek verdiler.Allah razı olsun."Komiserim saat kaç?" diye sormamla birlikte çat diye kapadı kapağı götoğlanı.Boş tabağı almaya gelince "Devletin memuruna saygım sonsuz, telefon hakkımı kullanmak istiyorum" dedim."Sana telefon hakkı yok, sen federal suçlusun" dedi.Bak aslanım benim bacanak Trabzon Emniyet Müdürlüğü çaycısı dedim.Alayınızı Nevada Çölü' ne sürdürürüm dedim.O sırada kapak kapanmıştı ama duydu o ibne söylediklerimi.
Schafer 86 Parça Deluxe Yemek Takımı' nın sunduğu "Mapus Hayatı" az sonra devam edecek.
36 saat hücrede kaldım.Kapıyı açan memur "Kefaletin ödendi" dedi.Dırındıttı dın dın.
Devam edecek...

Asortik Pipi' nin Maceraları

Benzinin sudan ucuz olduğu bir ülkede arabasının benzini bitip otobanda mahsur kalan tek mal benimdir.10 senelik şoförüm, bu zamana kadar hiç depomu doldurmadım.Koyduğum benzin miktarına göre kilometre hesabı yapmak en büyük zevkimdir.Dondurma yalayan bayanları da çok severim.Geçen gece otobanda gidiyorum.Araba teklemeye başladı, çektim emniyet şeridine, yaktım dörtlüleri.Yalandan kaputu açıp kablolarla falan oynadım."Kablolarla oynamama rağmen bu araba hala çalışmadıysa kesin benzin bitti lan" diye düşündüm.Eşi dostu aradım.Buralarda gece 9 dan sonra telefonları kapatmak adettendir.O sıra arkama bir memur yanaştı, tepe lambalarını yaka yaka.Memur götüne yanaşınca elleri direksiyona koyup beklemen lazım."Buyrun memur bey" gibisinden arabadan inersen mermi manyağı yapar adamı mazallah.Ben de dışarda olduğumdan ellerimi hemen kaputa koyup domaldım.Memuru görünce arabaya binsem; "Kaçacak mı acaba bu ibne?" diye kıllanmasından korktum.Ellerim kaputta otobana domalarak beklememe rağmen götveren 10 dakika arabadan inmedi.En sonunda halime acıyarak yanıma geldi."Hayırdır delikanlı?" diye sordu.Memur Bey benzin bitti, arkadaşı aradım, 10 dakikaya bidonla geliyor" dedim."Bu lavuk beni görünce domaldıysa kesin bir eksiği vardır" bahanesiyle evraklarımı sordu.Ehliyeti olsun, ruhsatı olsun herşeyim tam.Pırlanta gibi serdim önüne."Hayırlı nöbetler komiserim" diyerek memuru postaladım.Çılgın çişim gelmişti."Burası medeniyetler ülkesi vogueman" dedim kendi kendime, yol kenarına işenmez.Tekrar bindim arabaya.O sırada küfürlü telesekreter mesajları bıraktığım ekürilerimden biri beni aradı."10 dakikaya ordayım hafız" dedi.(Bu diyaloglar ingilizcedir)Çok çişim gelmesine rağmen işeyecek pozisyonum yoksa sex düşünürüm.Kalkan pipi işeme isteğini ekarte eder.Cep telefonuma yüklediğim pornolardan birini açtım.O sırada arkama başka bir polis yanaştı.Eller direksiyondayken yanıma geldi."İyi akşamlar" demesiyle birlikte sorumu patlattım."Hocam yasalara aykırı değilse bi su dökebilir miyim?" dedim."Memleket nere senin" diye sordu gülümseyerek."Abi aslen konektikıtlıyım ama Şikago' da büyüdüm" dedim."Geç lan dök suyunu çaktırmadan, destur de ama başlamadan" dedi.Yiğidin harman olduğu yerdendi bu memur.İşedikten sonra teşekkürü ihmal etmedim."Bizim dükkan alışveriş merkezinde şerifim, buyur uğra bir çayımızı iç" dedim.Eyvallah dedi ve gitti.Aradan 35 dakika geçmesine rağmen ben hala benzin getirecek yavşağı bekliyordum.Prostatın rahatlamasıyla sanki 1 büyük rakı içmiş gibi oldum.Müslüm Baba' nın "Gitme" kasedini koyup, "Silinmeyen Hatıraları" açtım.O esnada yine bir polis arabası daha arkama yanaştı.Elde fenerle geldi yanıma."Aslanım sizin aranızda hiç mi koordinasyon yok? Kırk yılda benzinimiz bitti. Trafik Ekipler Amirliği olarak bi skmediğiniz kaldı" der gibi ama değil gibi bir bakış attım." Arka fonda çalan eseri duyunca "Sende mi Müslümcü' sün?" diye sordu."Hastasıyım amirim" dedim."Madem Müslümcü' sün, al bu bir bidon benzini de şanın yürüsün" dedi....
Canımsın Benjamin...

Delirium Tremens

Bazen titiz adam modeline girerim.Evi baştan aşağı yalar, donlarımı çamaşır suyuyla elde yıkarım.

Rottişambır ne güzel bir kelimedir.Şatobiryan da 2. sırada gelir.

Wazabi ne skim bir nötrleme mezesidir.Kolonyalı mendil yermiş gibi.

Kentucky Fried Chicken logosundaki dayının hastasıyım.Tam bir Beyoglu efendisi.Görmüş geçirmiş adam belli.

Midye tavayı böyle taratora degdirip yiyicen.İçinde taş çıkarsa karışmam.Azı dişi olsun, süt dişi olsun amına kor.Çat diye kırarsın.

2 oğlum olursa birinin adını Arçıbıl diğerininkini Haksıbıl koyarım.

Sivrisinekler ne işe yarar? Acaba raid gibi firmaların kazanç saglamak amaçlı ürettiği canlılar mı diye kendime sorarım.

Sonra Adnan Abi geldi kahveye..Bana bir çay söyle dedi vogueman.Ama bi tripli böyle..Abi dibi kalın olsun mu dedim? Farketmez dedi.Hep demli sever oysa ki...Neyse çayını götürdüm.Şekeri attıktan sonra böyle çıling çıling bardağa vura vura karıştırdı.
Abi hayırdır? Bacını mı zktik dedim?
Yok vogueman, tribim sana değil tüm aşklara, geceden içip içip sabahlara, çıkamam dedim çıkamadım dedi.
En güzeli abi dedim.

Makarnayı istiridye modeli alacaksın.Çubuk makarna yiyen adamın erkekliğinden şüphe ederim.

Sene 98...Hızlı zamanlarım...diye cümleye başlamayı alışkanlık edindim kendime.Ama sadece 98 senesine özgü bu.

Askerlik zor zanaattır.Hele ki benim gibi 18 ay yapana.Niye 18 ay? derseniz, üniversiteyi bıraktım.Bana göre değildi.Neyse ki sağlam torpil bulduk da askerliğimi yüzbaşı olarak tamamladım.Erleri çok severdim.Rütbelilere kök söktürdüm.Subaylığım çok pistir.

Yan komşum Hulk Hogan' dı bir zamanlar.Amerikan güreşçisi, uzun sarı saçlı eleman.
Birgün bahçede çim kesiyorum, bu lavuk da yanda arabasıyla uğraşıyor.
Birader ateşin var mı? dedim.
Çat cebinden çıkardı çakmağı, buyur buradan yak dedi.
Hulk' cım yakıştı mı şimdi sana dedim?
Nerede kaldı sportmenlik, amerikan güreşi? dedim.
Abi haklısın ama bırakamıyorum bu mereti dedi.
Dedim "Hulk!" Gittiğin yol, yol değil.Biz seni flash tv' den; Tuttuğunu yere vuran delikanlı bir adam olarak bilirdik.Şimdi ben nasıl çoluğuma, çocuguma senin sigara içtiğini söylerim?
O lafımdan sonra tövbe etti.
Her hafta beni arar, gel voguemanim şahane mangal yaktım.Sucuğu olsun, koç taşağı olsun esirgemedim diye...Yine de gitmem ama.Birkere gözümden düştü.Sildim mi silerim bir kalemde...

Nostalji Saati:

Kumpiri ilk Türkiye' ye getiren dayının Yıldız Parkı' nın yanında çekili bir arabası vardı.O zamanlar 8 yaşındaydım.İshal tedavisinde kullanılan haşlanmış patatesin bu denli lezzetli olabileceğini o zaman farkettim.Sene 1990...(98 değil)

Sene 98..Hızlı zamanlarım...Şatomda özel defileler düzenliyorum...Öyle hızlıyım...

Şizofreni hastaları dünyayı değişik algılar. Normalde çevrede varolan uyaranlar dışında olmayan sesler, hayaller, garip kokularla dış dünya karışık ve anlaşılmazdır.
Bu ortamda hastalarda anksiyete artışı, heyecan ve korku sıktır.